Kibirliye "niye kibirlisin?" diyen yok,
Devlet malı yiyene "niye devlet malı yedin?" diyen yok,
Adam kayırana, torpil yapana, milletin güvenini şahsi çıkarı için kullanana hesap soran yok,
Malı götüren götürene, kimsede bir ses yok,
Konya 1990'lı yıların başında getirilen tramvay güzergahıyla 30 yıl yetinmiş, ulaşım çökmüş, insanlar kucak kucağa tramvaylarda seyahat ediyor, "niye böyle?" diyen yok,
Bir çevreyolu yapılmamış şehrin içinde tırlar, otobüsler cirit atıyor, bunun hesabını soran yok,
Havza dışından tarım için su getirme konusu kimsenin gündeminde değil, buna şaşıran yok,
Hala Konyalılar bir sivil havaalanından seyahat edemiyor, şehir uluslararası uçuşa kapalı, kimsenin taktığı önemsediği yok,
Fuar alanı ile şehrin irtibatı kopmuş, Organize Sanayi Bölgesi ile şehrin irtibatı kopmuş araban yoksa anan ağlar, ardından feryadı gelir, kimsenin gördüğü yok,
Bizim, hiçbir fikrimiz alınmadan yapılan projeleri alkışlamamız,
Alternatif bir yönetim oluşturma mücadelesi vereni de aforoz etmemiz isteniyor.
Peki bu bir bana mı saçma geliyor ey Konyalılar?
Çok açık yazayım, Mehmet Köseoğlu’nu kutluyorum, biliyorum ki böyle bir zamanda ne yazık ki yanlışa “yanlış” diyebilmek de çok kolay değil ama Mehmet Köseoğlu Ağabey bu gömleği bütün yapılabilecek baskılara rağmen giymiş durumda.
Şunu çok iyi biliyoruz Mehmet Köseoğlu isteseydi Recep Tayyip Erdoğan'ın yanında yer alabilirdi ona makam mevki ya da başka unsurlar da verilebilirdi ama Mehmet Köseoğlu yanlışa “yanlış” demeyi tercih etti, bu kolay yapılabilecek bir şey değil.
Bugün Mehmet Köseoğlu’nu ağır bir şekilde eleştiren eski dostları, eski arkadaşları şunu bilmeliler Mehmet Köseoğlu bizim ağabeyimiz, Mehmet Köseoğlu 28 Şubatı yapan insanlardan değil, Mehmet Köseoğlu hiç kimseye zulmetmedi, Mehmet Köseoğlu bilakis zulme maruz kaldı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hangi zulme maruz kaldıysa Mehmet Köseoğlu da o zulme maruz kaldı.
Yani Ey Müslüman kardeşim ey dindar kardeşim sana zulmeden ne Fatih Erbakan’dı, ne de Mehmet Köseoğlu’dur, sana zulmeden başka, sana zulmeden bu insanlara da zulmetmişti, bunu nasıl görmezlikten gelebiliriz? Bu nasıl yokmuş gibi davranabiliriz?
Bu insanlar siyaset yapmaya, şehirlerimizi yaşanabilir şehirler yapacak adaylarla seçimde oy istemeye çalışıyorlar, bu insanları boğmaya çalışmak zulmü engellemez, bilakis zulmün tam da kendisi olur.
AK Partili dostlarımızdan ferasetle konuya yaklaşabilecek insanın yokluğunu, konuya oldukça sert ve ötekileştirici bir çıkmazla yaklaştıklarını görebiliyorum ama ne yapalım onlarda akıl tutulması var diye bizde mi aklımızın bize gösterdiklerini yok sayalım?
Ve biz Müslümanız, bir inancımız var, bir davamız var, Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi Vesellem var, Firavun’un karşısında duran Musa var, bütün bunlar varken biz kardeşlerimiz tarafından yapılan yanlışlara nasıl yanlış demeyelim?
Siz doğru yönetmiyorsunuz, siz doğru insanlarla hareket etmiyorsunuz, diye niye demeyelim. Biz Allah'tan korkmuyor muyuz? Biz Allah'ını huzuruna çıkmayacak mıyız? Peki Allah'a ne cevap vereceğiz? Allah'a nasıl hesap vereceğiz? Onun için çok açık yazıyorum ben Mehmet Köseoğlu ağabeyi kutluyorum.
Mehmet Köseoğlu gibi mücadele ortaya koyabilen insanları da kutluyorum. Yanlışa yanlış diyebilen insanları kutluyorum. Allah onlardan razı olsun diyorum.
Uğur İbrahim Altay doğruya doğru, yanlışa yanlış deme cesareti gösteren gazetecilerin ekmeği ile oynayabilir, bunu başarabilir, biliyorum Ahmet Bilgiç bunu başarabilir, bunu biliyorum. Fakat yine de diyorum ki, yapılanlar doğru değil, bu siyaset olmaktan çıkıyor, baskıya dönüşüyor, bunun savunulabilecek de bir tarafı kalmıyor.
Bugün medyanın nasıl bir kıskaç altına alındığını çok net görüyoruz, neredeyse hiçbir gazete patronu ya da yayın kuruluşu sahibi AK Parti'nin onlara çizdiği sınırların dışına çıkamıyor. Ama şunu unutmayalım bugün bu zulmü yapanlar, bugün bu yanlışları yapanlar da bir gün Allah'a hesap verecekler. Bu yapılan büyük zulüm bu yapılan büyük haksızlık bu yapılan büyük baskı şunu çok net bilmeliyiz ki en fazla bunu yapanlara, bunun tarafında olanlara zarar verecek.
Son söz, ey Müslümanlar Uğur İbrahim Altay ya da genel anlamda AK Parti Konya’yı kötü yönetti, bizim itirazımız buna, bir türlü Konyalılarla ünsiyet kurulamadı, Konyalıların ne istediğine, ihtiyacının ne olduğuna kesinlikle bakılmadı. Bu şehirde büyük bir kitle kendini öteki hissediyor, bu şehirde birçok insan kendini mazlum hissediyor. Emekli sürünüyor, kimse bunları görmüyor. İnsanların gönlüne dokunulamadı.
Tramvayın hali ortada, toplu ulaşım geliştirilemedi, çevreyolu yapılamadı, havza dışından Konya Ovasına su getirmek hiçbir şekilde AK Partililerin gündemine girmiyor, Kanal İstanbul için verdikleri mücadelenin binde birini Kanal Konya için verseler Konya, Ankara, Aksaray kalkınacak, Karaman kalkınacak. Bunu göremiyorlar, bu konuda bir tespit yapmayı bile nerede ise suç olarak görüyorlar. Mangat'tan Kıbrıs'a su gidiyor, Konya Ovasına gelemiyor. Konya’ya bir uluslararası sivil hava alanı yapılamadı, Rize’ye, Trabzon’a büyük şehir muamelesi yapılırken Konya’ya, verdiğimle yetin, sesini kes, verdiğimiz gömleği giy, senin için yazdığımıza itiraz etme, dendi.
Bizim itirazımız buna, CHP’de umurumuzda değil, PKK ile FETÖ ile Allah’ın izni ile yolumuz hiçbir şekilde kesişmez ve hatta 17-25 yargı darbesi teşebbüsünden sonra hala FETÖ ile ilişkisini kesmeyen, çocuklarını FETÖ okullarından almayan, FETÖ’ye bağlı şirketlerle ticaret ilişkisi içine girenlerden de değiliz Şükür, tek yapmaya çalıştığımız Konya için iyi şeyler istemek ve bu isteğimiz de dile getirmekten ibarettir, ilgililere duyurulur.