Salı akşamı Ankara’dan bir dostumla telekonferans yöntemi ile de olsa epey bir sohbet etme olanağımız oldu.
Aslında teknolojiyi bu anlamda kullanmayı çok sevdiğimi belirtmeliyim.
Bırakın Ankara, İstanbul, Van, Antalya’yı zaman zaman yurtdışından bile dostlarımızla belki saatlerce bu metotla sohbet edebiliyoruz.
Neticede beni zenginleştiriyor.
Neyse değerli dostumla da epey bir konuşma olanağımız oldu, Müslümanların hali pürmelalinden siyasete, yargı krizinden, ekonomiye kadar geniş bir alanda fikir teatisi yapmış olduk.
Tabi benim üzerinde en fazla durduğum ve sizinle de paylaşmalıyım, diye düşündüğüm konu yerel seçimler oldu.
İstanbul üzerinde muhalefetin farklı tezleri ortaya atmasına rağmen öne çıkan kişinin beklentilerin çok dışında bir isim olduğunu anlattı mesela.
Bu noktada, İstanbul ve Ankara adayları açıklandığında ciddi bir şekilde şaşıracakmışız gibi geliyor bana.
Konu Konya’ya geldiğinde ise Konya için ısrarla, kesin olan bir ismin olmadığını ve anketlerin çok önemli olduğunu ifade etti.
Uğur İbrahim Altay Başkanı ısrarla sordum ama şu anda renk verilmiyor, fakat ben yine de şunu yazayım; Konya teşkilatının çizgisini biliyoruz, o çizgi sürpriz bir isim çıkmazsa AK Parti’nin takip edeceği çizgiymiş gibi görünüyor.
Uğur İbrahim Altay Başkanın yıpranmamış bir isim olduğunu görebiliyoruz, bu değerli, kayda geçmiş olalım.
Şunu da belirteyim, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan çok fazla yoğunmuş, onun için de aday ilan etme sürecinin beklenilenden bir miktar da olsa daha uzun bir süre almasını bekliyorlarmış.
Konya konusunu konuştuğumuzda, “Cumhurbaşkanımızı şu anda sanırım en az yoran şehir Konya, Bursa, Kayseri gibi şehirlerdir, onun için buralarda çok ciddi bir değişim ben şahsen beklemiyorum. Ama anketler de çok önemli, özellikle toplumun kibirli olarak ifade ettiği mevcut başkanlarla kesinlikle AK Parti yollarını ayıracak” diyor.
AK Parti, Kırşehir, Bolu, Adana, Antalya, Mersin, İstanbul, Hatay, Ankara gibi illerin alınmasına odaklanmış, burada tabi MHP ile geçen seçimlerde takip edilen yanlış metodun oluşmaması için de müzakere yürütülüyormuş ama bu müzakereler de biraz yavaş ilerliyormuş.
Tabi ben Konya konusunda biraz daha durmak istedim. “Kibir” konusunu niye dediğini öğrenmeye çalıştım ve kibir mi? Diye tekrar sordum.
Şaşırtıcı buldum ama Konya’daki bir ilçe belediye başkanı ile ilgili böyle bir şikâyet varmış.
Merkezden mi, yoksa taşra ilçelerden bir isim mi onu da anlayamadım, merkezde Selçuklu, Karatay ve Meram var…
Mustafa Kavuş Başkan’ın genel olarak tavırlarının çok sıcak olduğunu zaten görüyoruz, onun olmamasını hepimiz zaten bekliyoruz.
Hasan Başkanın da yine oldukça mütevazı bir çizgide olduğunu şahsen ben biliyorum.
Merkezde ilçe belediye başkanı olarak bir tek Selçuklu Belediye Başkanı Ahmet Pekyatırmacı ile tanışmadığımı belirtmeliyim. Şikâyet onunla mı ilgili? İnanın bilmiyorum? Kibirli mi? Bilmiyorum, şahit olsam, yazarım ama dediğim gibi tanımıyorum, ben diğer iki başkanın öyle olmadığını net bildiğim ve kendim de bir iki olumsuzluğa şahit olduğum için bu yazıyı yazıyorum, şunun da bilinmesini isterim, zaten isim de vermedi arkadaşım.
Fakat ben de birkaç defa Selçuklu Belediyesinin personeli ile karşılaştığımda, biraz rahatsız oldum.
Özellikle geçenlerde Selçuklu Belediyesinin bir sosyal tesisine gittim, inanın personel o kadar katı ve net duruyor ki karşımızda, şaşırırsınız, hiçbir şekilde gönlünü eğivermiyor.
Görseniz, sanki tesis halka hizmet için kurulmamış da ticaret alanı olarak kurulmuş.
Ya da ne bileyim, halkın görevi belediye personeline hizmet…
Gençleri bu spor tesislerine çekmek gerekiyor, buralardan uzaklaştırmak kimin işine gelecek? Yazık değil mi gençlerimize? Ne güzel tesisler yapılmış işte, kullansınlar, spor yapsınlar.
Ama işte tesis yapmakla iş bitmiyor, bir de halkın gönlünü kazanarak oralarda hizmet vermek gerekiyor. Bu başarılmıyor demiyorum, benim şahit olduğum örnekte personelin biraz incitici olduğunu anlatmaya çalışıyorum.
Yukarıda bahsettiğim arkadaşımla bu konuyu da konuştuk, belediyeler kamuya hizmet için var olan kurumlar. Belediye personelinin görevi de halka hizmet. Kendini toplumun üzerinde görme hastalığı kamu görevinde çok tehlikeli bir hastalıktır, gönül markete benzemez, çıktınız mı gönülden tekrar dönüp gelip giremezsiniz.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, hep ifade ediyor, seçim önce gönüllerde kazanılır, sonra sandıkta kazanılır.
Halkın memnuniyeti hakkın memnuniyetidir.
Bunu bilerek hareket etmek gerektiğini düşünüyorum.
Ahmet Pekyatırmacı Başkanla ilgili olumsuz bir algı oluşturmak amacında değilim ama şunu bilmemiz gerekiyor, bir belediye başkanı, başkanı olduğu beldenin halkı ile ünsiyet kuramamışsa ne yaparsa yapsın, çok net bir başarısızlık söz konusudur.
Cuma günleri yapılan halkla buluşma ritüeli ile bu kopukluğu gideremeyebilirsiniz.
Zaten iletişim bilimi de bize bunu söylüyor, bizden söylemesi….
Siyasetten değil de bürokrasiden gelmek, belki belediye başkanlığını bir bürokratik, ya da teknokratik makam gibi gösterebilir muhatabına ama öyle değildir, belediye başkanlığı makamı atama ile değil seçimle gelinen bir makamdır, seçilmek için de halkın gönlüne girmeniz icap eder.
Hz. Pir demiş ya:
“Ey zengin! Sen Allah’ın huzûruna yüz çuval altın götürsen, Cenâb-ı Hak buyurur ki;
- Ey getirdiği yükler altında iki büklüm olan kişi, bana gönül getir, gönül… Eğer o gönül senden râzı ise, ben de senden râzıyım. Ama gönül senden yüz çevirmişse, ben de senden yüz çeviririm.”
Bilmem anlatabildim mi?