Türkiye’de siyaseti düşmanlık merkezinden çıkartmak gerekiyor
25.11.2021 - 14:29

Erdem Zarif

Erdem Zarif

Evet, ne yazık ki geri kalmış toplumlarda liderler liderliklerini sürdürebilmek için kendilerini bir düşman oluşturmak zorunda hissediyorlar. Taraftarlarını bu düşmanlığı güçlü tutarak sadık hale getiriyorlar.

İktidar da böyle muhalefette…

Kullanılan argümanların hepsi hep aynı, hain, ülkeyi satacaklar, gelirlerse bağımsızlık gidecek, bunlar ülkemizin kalkınmasın istemiyor vs.

Bu durum ülkemizde de böyle işliyor ne yazık ki, hem muhalefet, hem de iktidar taraftarlarını korumak için sert ve toplumu oldukça gerecek, kutuplaştıracak söylemleri yoğun bir şekilde ifade ediyorlar.

Tabi, ülkemizde entelektüel insan da, yazar da artık pek yok.

Ya Taha Akyol gibi entelektüel gibi görünmeye çalışan ama asıl amacı iktidarı indirmek olan yazar tipler var, ya da zaten partilerin nerede ise paralı taraftarlığını yapan yazarlar…

Durum böyle olunca da akıl, sağduyu, gelişim gibi kavramlar kayboluyor, onun yerini düşmanlık, acımasız eleştiri ve bir o kadar tuhaf aşırı savunmacı bir yapı alıyor.

Yanlışa yanlış, doğruya doğru diyebilen insan sayısı, yazar sayısı nerede ise hiç yok.

Oysaki irfan, izan, bilgi birikimi sahibi, ilim ışığında erdemli bir şekilde kimse beğenmese bile, sevmese bile yanlışa yanlış, doğruya doğru diyen yazarlar birer fikir insanına dönüşecek ve toplumun gelişimine katkı yapacaktır ama ne yazık ki öyle olmuyor.

Mesela faiz konusunu Cumhurbaşkanı hiç gündeme getirmese, ülkemizde planlı tarım yapılsa, regülasyon işlevini yürütecek yapılar kurabilseydi kimse rakamlarla oynayamaz, ülkemize de zarar veremezdi. 

Ama diğer taraftan aynı Cumhurbaşkanı ülkenin kalkınmasına bugüne kadar yapılan en büyük hizmete imza attı.

Bu konuları açık yüreklilikle takıntısız bir şekilde işleyebilmek gerekiyor.

Doğru doğru, yanlış yanlış…

Olması gereken bu ama olmuyor...

Durum böyle olunca da kalkınmanın yerini kuru tartışma, ilerlemenin yerini ise aynı noktada dönüp duran fasit geri kalmışlık almış oluyor.   

Üzücü elbette.

Şimdi bu minvalden bakarak bir değerlendirme yapsak, şu gerçekliğe ulaşıyoruz.

Evet, AK Parti çok fazla yoruldu.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, toplumla bağını özellikle son 3 yıldır tam sağlayamıyor.

AK Parti yorulmuş, bir sürü sorun iç içe geçmiş, ekonomi yönetilemiyor.

Tarım yönetilemiyor, planlı tarım yok.

Çiftçi kara kara düşünüyor, mesela pancarı ekerken tabiri caizse anası ağlayacak, çünkü bugün bir ton pancar için bir çiftçinin mart ayından itibaren ekim yaparken 6 lira 50 kuruş civarında harcama yapması gerekecek.

Mazot uçtu, gübre uçtu, tohum uçtu, çiftçi ise ürünü 4 lira 20 kuruştan sattı, bu adam ne yiyecek, ne içecek? Tarımda süreklilik nasıl sağlanacak?

Oysa iktidar kursa yeni gübre fabrikalarını, hammadde sanayini ve artık gübreyi tamamen yerli bir şekilde üretsek ve çiftçiye de gübre uygun fiyattan satılsa…

Seri üretimini yapsa elektrikli traktörün, çiftçiye dağıtsa…

Üretim devam etse, üretici de kazansa.

Ama bunu yapamıyor, yapmıyor.

Saçma sapan işlerin peşinde koşup duruyorlar doğru iş yapmıyorlar.

AK Partililerin bütün akrabaları KPSS’ye girmeden memur olurken sıradan gençler iş bulamıyor, gençlerimizin psikoloji çöküyor.

AK Partiliyim diyen bazı AK Partili vekillerle, yöneticilerle birlikte hareket eden müteahhitler var şehirlerde, kapatmadıkları arsa kalmadı.

Bu gerçekler milletin içini acıtıyor.

İktidar böyle ama Kemal Kılıçdaroğlu’na da güvenilecek gibi değil.

Zira Kemal Kılıçdaroğlu ve çevresi çok ilginç bir şekilde ülkenin değerleri ile hala barışamadılar, Türkiye’nin kalkınması için değil bilakis Türkiye’nin önüne sanki takoz olmak için iktidara gelmeye çalışıyorlar.

Kılıçdaroğlu'nun "dostlarım" dediği yapıların tamamı Türkiye düşmanı. Kemal Kılıçdaroğlu, milletle değil, Türkiye düşmanları ile birlikte iktidara gelmeye, yalan haberlerle, spekülasyonlarla, ayak oyunlarıyla AK Partiyi iktidardan düşürmeye çalışıyor.

Peki, hal böyle ise nasıl olacak?

İşte tam bu noktada, peki ne yapacak bu millet?

Öncelikle şunu yazayım, düşmanlığa gerek yok, millet olarak sakin ve suhuletle hareket etmeyi başarmalıyız.

Sağduyulu, devleti ve milleti düşünerek hareket etmemiz gerekiyor.

AK Parti döneminde başlatılan güzel işler vardı, onların devam ettirilmesi önemli.

Özellikle Kanal İstanbul gibi vizyon projelerinin devam ettirilmesi önemli.

Bununla birlikte milli kalkınma, tarım, iç ovalara havza dışından su getirilmesi gibi konuların öncelenmesi gerekiyor.

Amaç Türkiye’yi ileri taşımak olmalı, Türkiye’yi durdurmak olmamalı.

FETÖ’ye karşı mesafe korunmalı, başta PKK olmak üzere bütün terör örgütleri ile yapılan mücadele aksamamalı.

Çıkış noktası işte burası olduktan sonra ben bir hayırlı yolun bulunacağını düşünüyorum.

İYİ Parti CHP’nin çizgisinden çıkamıyor ama çıkmalı, İYİ Partililer mantıklı düşünsünler, bu millet bu devlet CHP’ye teslim edilir mi?

PKK ile alenen işbirliği yapan bir parti ile ittifak yapan bir yapı masum olabilir mi?

15 Temmuz için tiyatro diyen biri bu ülkeyi yönetebilir mi?

Cumhurbaşkanına, Cumhurbaşkanlığı makamına saygısı olmayan bir yapı bu devleti yönetebilir mi?

Polise, yargıca, Sarayın Yargısı, Sarayın Polisi diyebilecek kadar pervasızlaşan,

Cumhurbaşkanlığı Yerleşkesini, Saray, diye diye milletin gözünde şatafat makamıymış gibi göstermeye çalışan,

Gerçeklikten oldukça uzak, uçuk kaçık, devlete bile düşmanlaşmış bir topluluğa bu makamlar teslim edilebilir mi?

Meral Hanım’ın özellikle bu konuları çok iyi düşünmesi gerekiyor.

Meral Hanım, CHP’ye yaslanmasın millete yaslansın.

Mansur Yavaş’a mesela bu CHP’lilerin evet diyeceğini ben şahsen sanmıyorum ama böyle bir isim üzerinde merkez sağın mutlaka konsensüs sağlaması gerektiğini düşünüyorum.

Mansur Yavaş’ı Meral Hanım çıkarsın, ben çok rahat kazanacağı kanaatindeyim.

Kılıçdaroğlu ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısında çıkmak iki yönden mahsurlu,

Birincisi Kılıçdaroğlu kazanamaz, yine değişim olmaz Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kazanır,

İkincisi ise Kılıçdaroğlu kazanır ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı millet arar olur.

Allah’ınızı severseniz makul düşünün, bu milletin gönül rahatlığı ile oy verebileceği bir ismi bulabilecek kadar gücünüz yok mu?

Kemal Kılıçdaroğlu ile olmaz, CHP ile olmaz, bunu anlayın artık.

Daha ne diyelim biz?

 

 

 

  • Beğen
YORUM YAZIN